ÖZEL HABER!.. TÜRK İSTİHBARATI CİNLERLE NASIL TERÖRİST AVINA ÇIKTI?
-Psişik İstihbarat'ın gizemli dünyası ve cinlerle terörist kovalama
operasyonları...
-KGB ve MOSSAD'ın ilk kez önemini keşfedip büyük bütçeler ayırdığı,
CIA'nın da 1950lerden itibaren büyük önem verdiği hipnotizma
operasyonları Türkiye'de hangi güvenlik birimi
tarafından nasıl uygulandı?
-İşte; bir güvenlik bürokratının dudak ısırtacak "cinlerle terörist
avlama"
operasyonu...
İşte tüm ayrıntılar:
NURAY YILDIRIM’IN HABERİ...
(HABERBANK-ÖZEL)Fizik ötesi olaylarla ilgilenen, bunu
yaparken ‘ruh’u, ‘insan psikolojisi’ni ve ‘hipnoz’u işin içine katan
bir bilim dalı; parapsikoloji...
Bir başka ifadeyle parapsikoloji; mahalle aralarındaki ‘muskacı’
ve ‘cinci’lerin yapmaya çalıştıkları işin, akademik-teknik düzeye
uyarlanmış hali...
ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde parapsikolojinin bilimsel
kürsüleri bile var. Örneğin; Almanya’daki Humbold Üniversitesi’ndeki
bölüm, İngiltere’deki British School of Hypnossis, yani Hipnoz
Okulu...
Türkiye’deki YÖK zihniyeti, ‘kıl’la ‘tüy’le ‘örtü’ ile ‘bez’le
uğraşadursun elin oğlu, bu işin önemini yüzyıllar önce kavramış ve
bir hayli de yol almış. Evet; parapsikoloji, öyle ‘dedikoducu
mahalle karıları’nın meraklarını gideren ve ‘cin çarpmışları
düzeltecek formüllerin arandığı bir uğraşı değil, başlı
başına ‘istihbarat ve terörle mücadele’ aracı olarak kullanılan
bir ‘bilim dalı’ bugün...
Evet; konumuz Psişik İstihbarat...
DÜNYANIN İLK HİPNOZ OKULU’NU LENİN AÇMIŞ
Dünyada ilk hipnoz okulunu 1920’lerde Viladimir İliç Uliyanof Lenin
açmış KGB için... Büyük Bolşevik İhtilali’nin liderlerinden olan
Lenin, bu okulu rejim muhaliflerine karşı ‘istihbarat’, ‘güvenlik’
ve ‘psikolojik işkence’ amaçlı kullanmış.
Sovyetler Birliği’nin Nobel ödüllü büyük bilim adamı ve
yazarlarından Aleksandır Soljenitsin, sürgün yeri Gulak Takım
Adaları’nda, hipnoz yöntemlerini kullanan KGB ajanlarınca
sorgulanmış. ‘Rejim muhalifi’ muamelesine tabi tutulan
Soljenitsin, ‘Gulak Takım Adaları’ adlı eserinde hipnoz okulunu ve
KGB ajanlarının tekniklerini ayrıntılarıyla anlatmış. Soljenitsin’e
göre KGB ajanları, insanları hipnoz yöntemiyle sorgulamışlar ve
tatmin edici sonuçlar da almışlar.
Bu konuda yatırım yapan ülkelerin başında Rusya’nın ardından İsrail
ve Çin gelmektedir. ABD de Rusya’dan tam 50 yıl kadar sonra
parapsikolojiyi “istihbari” çalışmalarda kullanmayı akıl
edebilmiştir.
Ruslar 1900’lerin başlarından bu yana, Yahudiler ise bir devlet
sahibi olduktan, yani 1940lı yılların sonlarından itibaren psişik
istihbarata büyük önem vermişlerdir.
Peki ya Türkiye’de? Bizim üniversitelerimiz, insanların kafalarının
içiyle, bilimsel aktivitesiyle ilgilenmek yerine kafasının dışıyla,
ideolojik saplantılar ve ön yargılarla, yasakçılıkla zaman
kaybettiklerinden olacak bugüne değin PARAPSİKOLOJİ KÜRSÜSÜ kurmayı
akıl edememiş durumdalar.
RUS İÇ İSTİHBARAT ÖRGÜTÜ’NUN 12 MİLYON RUBLELİK BÜTÇESİ
ZİHİN KONTROL OPERASYONLARI
Biraz da güncel bilgi:
“Mançurya Kobayı” olarak popülerlik kazanan “zihin kontrol
operasyonları” da “hipnoz” ve “parapsikoloji”nin ileri adımları
olarak CIA, MOSSAD ve diğer büyük istihbarat örgütlerinin büyük
bütçeler ayırdıkları konuların başında geliyor bugün...
Ve birkaç güncel rakam:
İnternational Herald Tribune’e göre; Rusya İç İstihbarat Örgütü FSB,
parapisokolojik yöntemlerle istihbarat elde edebilmek için 12 milyon
ruble bütçe ayırmış.
CIA’DEN MEDYUMLARA 5,5 MİLYON DOLAR
The Washington Post’a göre CIA, her yıl medyulmalara 5,5 milyon
dolar ödenek dağıtmakta imiş.
Peki bizim istihbarat ve güvenlik birimlerimiz ne yapıyor? Bu işin
öneminin farkındalar mı? Güvenlik birimlerimizin bu konuya 1970li
yıllardan itibaren ilgi duymaya başladıklarını ve çalışmaların
bireysel çabalarla gündeme geldiğini belirtelim.. Ancak bireysel
çabaların kurumsallaşıp kurumsallaşmadığını bilemiyoruz şimdilik.
İşte haberbank.com farkıyla o ‘bireysel çaba’lardan birinin
ayrıntıları:
Çok sayıda ‘cin’i kontrol etme yetisine sahip N. adlı bir devlet
görevlisi, 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde ‘istihbarat’ ve ‘terörle
mücadele’ aracı olarak parapsikolojiden çok faydalanmış.
Yönlendirdiği ‘cin’leri vasıtasıyla birçok ‘eli kanlı
katil’in, ‘terörist’in ve ‘rejim düşmanı’nın yerlerini tespit edip
imha edilmelerini sağlamış. Bizzat anlatanların yalancısıyım;
güvenlik güçlerinin bir türlü ele geçiremediği birçok azılı
terörist, ‘cin’lerden yardım alan bu üstün yetenekli “devlet
görevlisi”nin çabalarıyla ele geçirilebilmiş.
Bu üstün meziyetlere sahip devlet görevlisi, bireysel çabalarla
yetinmeyip kendisi gibi ‘cin’lerle irtibat kurabilecek ruh yapısına
sahip ‘güvenlik görevlisi’ birkaç meslektaşını daha bulup buluşturup
bir masa etrafında toplamış. ‘Voltran’ı oluşturalım’ dercesine o
arkadaşlarıyla ‘güç birliği’ yapıp, ‘eli kanlı bebek katillerinin’
peşine ‘istihbaratçı cinlerini’ salıvermiş!... Ve başarılı sonuçlar
almış.
Bu bireysel çabalar, çalışmalar sonradan kurumsallaşmış mı, orası
meçhul.
Gün gelir devletin gizli arşivleri açıklanırsa, parapsikolojik
yöntemlerin kurumsal bazda da kullanılıp kullanılmadığı ortaya
çıkacaktır.
GENELKURMAY, GELİŞMELERİ YAKINDAN İZLİYOR
Umarız, yukarıda sözünü ettiğimiz ‘devlet görevlisi’nin çabaları
bireysel bazda kalmamıştır.
Çünkü; ileri görüşle güvenlik bürokratlarımız bu konuya ciddi
biçimde parmak basmışlar vakti zamanında...
Emekli Kurmay Albay Baha Kadıoğlu, Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde
yayımlanan bir makalesinde bu silahlarla ilgili bakınız neler
söylemiş:
“Türkiye l977’li yıllar içinde beyin kontrol yöntemlerinin harp
şeklinde uygulandığı ve bunun korkunç kâbusunun yaşandığı bir ülke
olmuştur. Bu görünmez harbin gelecek yıllarda da devam edecektir.
Yalnızca fiziki tedbirlerle önlenmesi mümkün görülmemektedir.
Alınacak tedbirleri öğrenmek için en kısa zamanda parapsikolojik
çalışmalara girmek mecburiyetindeyiz.”
Üniversitelerimizin birkaç akademisyen dışında bu konuya duyarsız
olduklarını ifade etmiştik. Yükseköğretim kurumlarımızın açığını
sivil toplum örgütleri kapatıyor.
14-15 Mayıs 2005 tarihleri arasında Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi
Sarayı’nda 1. Uluslar arası Parapsikoloji Konferansı düzenlenmişi
mesela... Duyular Dışı Algılamalar, Ölüm ve Ötesi ve Enerji
Çalışmalar ana konu başlıklarıydı bu konferansın... Doğaüstü
olaylara bilim ışığında cevaplar arayan organizasyonun ev sahibi
BİLYAY Vakfı’nın başkanı Tarık Işıkdal’ın sözleri kayda değerdi:
“Parapsikoloji konusunda şu anda Türkiye’deki akademilerde geçmişte
yapılmış birkaç çalışmanın dışında pek kayda değer bir çalışma yok.
Çalışmalar genellikle vakıf-dernek bünyesinde sürdürülmüş. Umuyoruz
ki bu konferanstan sonra daha geniş çapta, daha olgun bir vaziyette
yurdumuza yayılır”.
ABD, BU KONUDA SOVYETLERİN 50 YIL GERİSİNDE
Ne gariptir ki materyalist ilkelere sıkı sıkıya bağlı görünen
Sovyetler Birliği, Batılı istihbarat örgütlerine çok saçma gelen
psişik ve parapsikolojiyle ilgili konulara büyük önem veriyordu.
..Ve son olarak;
İkinci Dünya Savaşı boyunca İngiltere Kraliyet Donanması’na bağlı
olan Donanma Gizli Servisi Direktörlüğü yapan daha sonra
gazetecilikte karar kılan Richard Deacon’un kaleme aldığı “İsrail
Gizli Servisi” adlı eserde psişik istihabaratın tarihi gelişimine
ilişkin oldukça kiriminal bilgiler yer almakta. 1993’te Anahtar
Kitaplar Yayınevi’nce Türkçe’ye kazandırılan kitaptan çarpıcı
ayrıntılar:
Parapsikoloji ile ilgilenen bilim adamları, sihirbazlar hatta
amatörler bile Bulgar, Romen, Çek veya Rus olmalarına bakılmaksızın
örgüt içine alınıyorlardı. Öte yandan diğer ülkelerinde bu konuya
ilgilenip ilgilenmedikleri, ilgileniyorsa ilgi derecelerinin ne
oludğunu öğrenmek ve gelişmeleri takip etmek KGB’nin temel görevleri
arasında yer alıyordu. Ancak Baılı ülkeler böyle bir girişmii
kuşkuyla karşılıyor, hatta inanmayarak red bile ediyorlardı. Gerçeği
söylemek gerekirse bu tür konuların istihbarat alanında
kullanılmasında ABD, Sovyetlerin en az 50 yıl gerisindedir. Ancak
İsrail ve Çin konunun önemini kavramış ve ulusal güvenliklerinin
korunmasında kullanmaya başlamışlardır.
Rusya’nın KGB’si ile İsrail’in MOSSAD’ı uzun yıllar bu alanda
birbirlerine karşı büyük bir savaş verdiler.
Ve önemli bir hadise:
1976 yılının 21 Aralık günü Sovyet yetkililer Moskova’da üç gündür
devam eden Yahudi Kültürü hakkındaki sempozyumunu basarak
dağıttılar. 45 Yahudi ‘elebaşı’ kabul edilip tutuklandı.
KGB tarafından başlatılan araştırmada sempozyumu organize eden on üç
üyenin tamamı suçlu bulundu. Ayrıca belli başlı büyük Rus
kentlerinde çok sayıda Yahudi tutuklanarak hapse atıldı. Bu olaylar
anında dünya basınında yer aldı. Ancak bir konu gözden kaçmıştı.
Sempozyumda Yahudiler tarafından hazırlanmış konulardan biri de
parapsikolojinin telepati, duyu ötesi alglama ve kirlian
fotoğrafçılığı ile ilgili gelişmeleriydi. Bu toplantıya katılarak
bildiri sunmak isteyen yabancılardan İsrailli olanlara ülkeye
gelişlerinde vizeler konularak engeller çıkartıldı. Ayrıca başka
şehirlerden gelen Yahudiler de Moskova’ya sokulmadılar. Sonuçta
Moskova dışından toplantıya sadece üç kişi katılabilmişti.
KONUYU İLK GÜNDEME GETİREN BİLİMADAMI
Richard Deacon’ın anlatımlarına göre; Yahudiler psişik konularda
büyük iddia sahibiler. Bu sahada tanınan en eski ve en yetenekli
kişilerden birisi parapisokolji ve psişik konularda büyük
araşırmalar ve deneyler yapan Stefan Ossowiecki idi. Ossowiecki
1877’de Rusya’da doğmuştu. Bir süre sonra psişik konularda büyük
yeteneği olduğu ortaya çıkarak bir haham tarafından yetiştirildi.
1921’de Polonya’ya gitti. Burada psikişik yeteneğini daha da
geliştirme fırsatı bularak çok sayıda telepati deneyleri
gerçekleştirdi.
ULUSLAR ARASI BİR ÖRGÜT
Uluslar arası Psişik Araştırmalar Birliği’nin merkezi Prag’da
kurulmuş olup başkanı Çekoslovak Dr. Zdenek Rejdak idi. Birliğin
diğer ileri gelen ülkeleri Bulgaristan, İngilere, Fransa,
Yugoslavya, ABD ve SSCB ülklerinden gelmişlerdi. İsrail’e göre
Sovyetler Birliği’nin bu birliğe katılmasının amacı, diğer ülkelerin
bu konuda gelmiş oldukları daüzeyi grmek ve gelişmeleri kontrol
altına almaktı. Ancak Sovyetler Birliği, birlikten bu şekilde
faydalanırken kendi sahip oldukların vermek konusunda pek istekli
davranmıyordu.
-Psişik İstihbarat'ın gizemli dünyası ve cinlerle terörist kovalama
operasyonları...
-KGB ve MOSSAD'ın ilk kez önemini keşfedip büyük bütçeler ayırdığı,
CIA'nın da 1950lerden itibaren büyük önem verdiği hipnotizma
operasyonları Türkiye'de hangi güvenlik birimi
tarafından nasıl uygulandı?
-İşte; bir güvenlik bürokratının dudak ısırtacak "cinlerle terörist
avlama"
operasyonu...
İşte tüm ayrıntılar:
NURAY YILDIRIM’IN HABERİ...
(HABERBANK-ÖZEL)Fizik ötesi olaylarla ilgilenen, bunu
yaparken ‘ruh’u, ‘insan psikolojisi’ni ve ‘hipnoz’u işin içine katan
bir bilim dalı; parapsikoloji...
Bir başka ifadeyle parapsikoloji; mahalle aralarındaki ‘muskacı’
ve ‘cinci’lerin yapmaya çalıştıkları işin, akademik-teknik düzeye
uyarlanmış hali...
ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde parapsikolojinin bilimsel
kürsüleri bile var. Örneğin; Almanya’daki Humbold Üniversitesi’ndeki
bölüm, İngiltere’deki British School of Hypnossis, yani Hipnoz
Okulu...
Türkiye’deki YÖK zihniyeti, ‘kıl’la ‘tüy’le ‘örtü’ ile ‘bez’le
uğraşadursun elin oğlu, bu işin önemini yüzyıllar önce kavramış ve
bir hayli de yol almış. Evet; parapsikoloji, öyle ‘dedikoducu
mahalle karıları’nın meraklarını gideren ve ‘cin çarpmışları
düzeltecek formüllerin arandığı bir uğraşı değil, başlı
başına ‘istihbarat ve terörle mücadele’ aracı olarak kullanılan
bir ‘bilim dalı’ bugün...
Evet; konumuz Psişik İstihbarat...
DÜNYANIN İLK HİPNOZ OKULU’NU LENİN AÇMIŞ
Dünyada ilk hipnoz okulunu 1920’lerde Viladimir İliç Uliyanof Lenin
açmış KGB için... Büyük Bolşevik İhtilali’nin liderlerinden olan
Lenin, bu okulu rejim muhaliflerine karşı ‘istihbarat’, ‘güvenlik’
ve ‘psikolojik işkence’ amaçlı kullanmış.
Sovyetler Birliği’nin Nobel ödüllü büyük bilim adamı ve
yazarlarından Aleksandır Soljenitsin, sürgün yeri Gulak Takım
Adaları’nda, hipnoz yöntemlerini kullanan KGB ajanlarınca
sorgulanmış. ‘Rejim muhalifi’ muamelesine tabi tutulan
Soljenitsin, ‘Gulak Takım Adaları’ adlı eserinde hipnoz okulunu ve
KGB ajanlarının tekniklerini ayrıntılarıyla anlatmış. Soljenitsin’e
göre KGB ajanları, insanları hipnoz yöntemiyle sorgulamışlar ve
tatmin edici sonuçlar da almışlar.
Bu konuda yatırım yapan ülkelerin başında Rusya’nın ardından İsrail
ve Çin gelmektedir. ABD de Rusya’dan tam 50 yıl kadar sonra
parapsikolojiyi “istihbari” çalışmalarda kullanmayı akıl
edebilmiştir.
Ruslar 1900’lerin başlarından bu yana, Yahudiler ise bir devlet
sahibi olduktan, yani 1940lı yılların sonlarından itibaren psişik
istihbarata büyük önem vermişlerdir.
Peki ya Türkiye’de? Bizim üniversitelerimiz, insanların kafalarının
içiyle, bilimsel aktivitesiyle ilgilenmek yerine kafasının dışıyla,
ideolojik saplantılar ve ön yargılarla, yasakçılıkla zaman
kaybettiklerinden olacak bugüne değin PARAPSİKOLOJİ KÜRSÜSÜ kurmayı
akıl edememiş durumdalar.
RUS İÇ İSTİHBARAT ÖRGÜTÜ’NUN 12 MİLYON RUBLELİK BÜTÇESİ
ZİHİN KONTROL OPERASYONLARI
Biraz da güncel bilgi:
“Mançurya Kobayı” olarak popülerlik kazanan “zihin kontrol
operasyonları” da “hipnoz” ve “parapsikoloji”nin ileri adımları
olarak CIA, MOSSAD ve diğer büyük istihbarat örgütlerinin büyük
bütçeler ayırdıkları konuların başında geliyor bugün...
Ve birkaç güncel rakam:
İnternational Herald Tribune’e göre; Rusya İç İstihbarat Örgütü FSB,
parapisokolojik yöntemlerle istihbarat elde edebilmek için 12 milyon
ruble bütçe ayırmış.
CIA’DEN MEDYUMLARA 5,5 MİLYON DOLAR
The Washington Post’a göre CIA, her yıl medyulmalara 5,5 milyon
dolar ödenek dağıtmakta imiş.
Peki bizim istihbarat ve güvenlik birimlerimiz ne yapıyor? Bu işin
öneminin farkındalar mı? Güvenlik birimlerimizin bu konuya 1970li
yıllardan itibaren ilgi duymaya başladıklarını ve çalışmaların
bireysel çabalarla gündeme geldiğini belirtelim.. Ancak bireysel
çabaların kurumsallaşıp kurumsallaşmadığını bilemiyoruz şimdilik.
İşte haberbank.com farkıyla o ‘bireysel çaba’lardan birinin
ayrıntıları:
Çok sayıda ‘cin’i kontrol etme yetisine sahip N. adlı bir devlet
görevlisi, 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde ‘istihbarat’ ve ‘terörle
mücadele’ aracı olarak parapsikolojiden çok faydalanmış.
Yönlendirdiği ‘cin’leri vasıtasıyla birçok ‘eli kanlı
katil’in, ‘terörist’in ve ‘rejim düşmanı’nın yerlerini tespit edip
imha edilmelerini sağlamış. Bizzat anlatanların yalancısıyım;
güvenlik güçlerinin bir türlü ele geçiremediği birçok azılı
terörist, ‘cin’lerden yardım alan bu üstün yetenekli “devlet
görevlisi”nin çabalarıyla ele geçirilebilmiş.
Bu üstün meziyetlere sahip devlet görevlisi, bireysel çabalarla
yetinmeyip kendisi gibi ‘cin’lerle irtibat kurabilecek ruh yapısına
sahip ‘güvenlik görevlisi’ birkaç meslektaşını daha bulup buluşturup
bir masa etrafında toplamış. ‘Voltran’ı oluşturalım’ dercesine o
arkadaşlarıyla ‘güç birliği’ yapıp, ‘eli kanlı bebek katillerinin’
peşine ‘istihbaratçı cinlerini’ salıvermiş!... Ve başarılı sonuçlar
almış.
Bu bireysel çabalar, çalışmalar sonradan kurumsallaşmış mı, orası
meçhul.
Gün gelir devletin gizli arşivleri açıklanırsa, parapsikolojik
yöntemlerin kurumsal bazda da kullanılıp kullanılmadığı ortaya
çıkacaktır.
GENELKURMAY, GELİŞMELERİ YAKINDAN İZLİYOR
Umarız, yukarıda sözünü ettiğimiz ‘devlet görevlisi’nin çabaları
bireysel bazda kalmamıştır.
Çünkü; ileri görüşle güvenlik bürokratlarımız bu konuya ciddi
biçimde parmak basmışlar vakti zamanında...
Emekli Kurmay Albay Baha Kadıoğlu, Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde
yayımlanan bir makalesinde bu silahlarla ilgili bakınız neler
söylemiş:
“Türkiye l977’li yıllar içinde beyin kontrol yöntemlerinin harp
şeklinde uygulandığı ve bunun korkunç kâbusunun yaşandığı bir ülke
olmuştur. Bu görünmez harbin gelecek yıllarda da devam edecektir.
Yalnızca fiziki tedbirlerle önlenmesi mümkün görülmemektedir.
Alınacak tedbirleri öğrenmek için en kısa zamanda parapsikolojik
çalışmalara girmek mecburiyetindeyiz.”
Üniversitelerimizin birkaç akademisyen dışında bu konuya duyarsız
olduklarını ifade etmiştik. Yükseköğretim kurumlarımızın açığını
sivil toplum örgütleri kapatıyor.
14-15 Mayıs 2005 tarihleri arasında Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi
Sarayı’nda 1. Uluslar arası Parapsikoloji Konferansı düzenlenmişi
mesela... Duyular Dışı Algılamalar, Ölüm ve Ötesi ve Enerji
Çalışmalar ana konu başlıklarıydı bu konferansın... Doğaüstü
olaylara bilim ışığında cevaplar arayan organizasyonun ev sahibi
BİLYAY Vakfı’nın başkanı Tarık Işıkdal’ın sözleri kayda değerdi:
“Parapsikoloji konusunda şu anda Türkiye’deki akademilerde geçmişte
yapılmış birkaç çalışmanın dışında pek kayda değer bir çalışma yok.
Çalışmalar genellikle vakıf-dernek bünyesinde sürdürülmüş. Umuyoruz
ki bu konferanstan sonra daha geniş çapta, daha olgun bir vaziyette
yurdumuza yayılır”.
ABD, BU KONUDA SOVYETLERİN 50 YIL GERİSİNDE
Ne gariptir ki materyalist ilkelere sıkı sıkıya bağlı görünen
Sovyetler Birliği, Batılı istihbarat örgütlerine çok saçma gelen
psişik ve parapsikolojiyle ilgili konulara büyük önem veriyordu.
..Ve son olarak;
İkinci Dünya Savaşı boyunca İngiltere Kraliyet Donanması’na bağlı
olan Donanma Gizli Servisi Direktörlüğü yapan daha sonra
gazetecilikte karar kılan Richard Deacon’un kaleme aldığı “İsrail
Gizli Servisi” adlı eserde psişik istihabaratın tarihi gelişimine
ilişkin oldukça kiriminal bilgiler yer almakta. 1993’te Anahtar
Kitaplar Yayınevi’nce Türkçe’ye kazandırılan kitaptan çarpıcı
ayrıntılar:
Parapsikoloji ile ilgilenen bilim adamları, sihirbazlar hatta
amatörler bile Bulgar, Romen, Çek veya Rus olmalarına bakılmaksızın
örgüt içine alınıyorlardı. Öte yandan diğer ülkelerinde bu konuya
ilgilenip ilgilenmedikleri, ilgileniyorsa ilgi derecelerinin ne
oludğunu öğrenmek ve gelişmeleri takip etmek KGB’nin temel görevleri
arasında yer alıyordu. Ancak Baılı ülkeler böyle bir girişmii
kuşkuyla karşılıyor, hatta inanmayarak red bile ediyorlardı. Gerçeği
söylemek gerekirse bu tür konuların istihbarat alanında
kullanılmasında ABD, Sovyetlerin en az 50 yıl gerisindedir. Ancak
İsrail ve Çin konunun önemini kavramış ve ulusal güvenliklerinin
korunmasında kullanmaya başlamışlardır.
Rusya’nın KGB’si ile İsrail’in MOSSAD’ı uzun yıllar bu alanda
birbirlerine karşı büyük bir savaş verdiler.
Ve önemli bir hadise:
1976 yılının 21 Aralık günü Sovyet yetkililer Moskova’da üç gündür
devam eden Yahudi Kültürü hakkındaki sempozyumunu basarak
dağıttılar. 45 Yahudi ‘elebaşı’ kabul edilip tutuklandı.
KGB tarafından başlatılan araştırmada sempozyumu organize eden on üç
üyenin tamamı suçlu bulundu. Ayrıca belli başlı büyük Rus
kentlerinde çok sayıda Yahudi tutuklanarak hapse atıldı. Bu olaylar
anında dünya basınında yer aldı. Ancak bir konu gözden kaçmıştı.
Sempozyumda Yahudiler tarafından hazırlanmış konulardan biri de
parapsikolojinin telepati, duyu ötesi alglama ve kirlian
fotoğrafçılığı ile ilgili gelişmeleriydi. Bu toplantıya katılarak
bildiri sunmak isteyen yabancılardan İsrailli olanlara ülkeye
gelişlerinde vizeler konularak engeller çıkartıldı. Ayrıca başka
şehirlerden gelen Yahudiler de Moskova’ya sokulmadılar. Sonuçta
Moskova dışından toplantıya sadece üç kişi katılabilmişti.
KONUYU İLK GÜNDEME GETİREN BİLİMADAMI
Richard Deacon’ın anlatımlarına göre; Yahudiler psişik konularda
büyük iddia sahibiler. Bu sahada tanınan en eski ve en yetenekli
kişilerden birisi parapisokolji ve psişik konularda büyük
araşırmalar ve deneyler yapan Stefan Ossowiecki idi. Ossowiecki
1877’de Rusya’da doğmuştu. Bir süre sonra psişik konularda büyük
yeteneği olduğu ortaya çıkarak bir haham tarafından yetiştirildi.
1921’de Polonya’ya gitti. Burada psikişik yeteneğini daha da
geliştirme fırsatı bularak çok sayıda telepati deneyleri
gerçekleştirdi.
ULUSLAR ARASI BİR ÖRGÜT
Uluslar arası Psişik Araştırmalar Birliği’nin merkezi Prag’da
kurulmuş olup başkanı Çekoslovak Dr. Zdenek Rejdak idi. Birliğin
diğer ileri gelen ülkeleri Bulgaristan, İngilere, Fransa,
Yugoslavya, ABD ve SSCB ülklerinden gelmişlerdi. İsrail’e göre
Sovyetler Birliği’nin bu birliğe katılmasının amacı, diğer ülkelerin
bu konuda gelmiş oldukları daüzeyi grmek ve gelişmeleri kontrol
altına almaktı. Ancak Sovyetler Birliği, birlikten bu şekilde
faydalanırken kendi sahip oldukların vermek konusunda pek istekli
davranmıyordu.
Yorumlar
Yorum Gönder