Simyada Kuşlar
Simyada Kuşlar
Simya eserlerinde adeta insanı şaşkınlığa sürükleyen çok sayıda hayvan sembolüyle karşılaşıyoruz: kızıl aslanlar, kartallar, erkek geyikler, tekboynuzlar, kanatlı ejderhalar ve yılanlar. İlk bakışta bu karmaşık sembolizm yığını biçimi bozuk ve karışık görünse de, bu sembollerin, kadim simyacıların ezoterik içeriklerini yansıtacak özel şekillerde kullandığı bir içsel tutarlığı mevcuttur. Bu makalede bu hayvan sembollerden özellikle birbirine çok yakın bir grubu, simyanın kuşlarını; simya sürecinin belli aşamalarını anlatan Kara Karga, Beyaz Kuğu, Tavus Kuşu, Pelikan ve Zümrüdü Ankayı inceleyeceğim. Hiç kuşkusuz bu sembollerin kesin ve değişmez anlamları olduğunu ima etmek yanlış olur. Simyacılar her zaman kullandıkları sembolleri bir bütünsellik içinde kullanırlar. Bu yüzden bütünsel bağlama, sembollerin durduğu arka plana bakmak gerekir, fakat kuşlar bu sırayla ortaya çıktıklarında aşağıdaki yorumun kullanılabileceği neredeyse kesindir.
İlk olarak sembollere genel olarak bakalım. Simyacılar neden kuşlarla sembolize etmek istedi? Kuşlarda esas olan şey, yaşama alanlarının hava elementi olması ve onların göksel alem ile yersel dünya arasında aracılık yapmalarıdır. Kuşların uçuşunu gözlemleyen simyacılar onlarda ruhani gelişimden geçen insan ruhunun bir resmini görmüşlerdir. Yukarı doğru yükselmek, yere bağlı bedenin sınırlamalarından kurtulup özgürce uçmak isteyen, göksel ışığı arayan ve meditasyondan sonra tekrar dünyevi bilince dönmek zorunda olan ruhu simyacılar kuşlarla sembolize etmiştir. Böylece simyadaki kuş sembolleri ruh Simyası’nın içsel deneyimlerini, ruhun yere ve fiziksel duyulara bağlı bedenden yükselişin içsel deneyimlerini yansıtırlar. Ruh simyasının meditasyonlarında ruhani dünyaya dokunur ve buradan bir şeyleri dışsal dünyaya getirir. Kuşlar semboller olarak fiziksel ve ruhani dünyalar arasında aracılık yapar, ruhun simya süreçlerindeki gelişimi sırasında karşılaştığı belli arketipsel deneyimleri yansıtırlar.
Bu semboller iki şekilde kullanılmışlardır.
İlk olarak bir metinde sürecin bir yönünü tarif etmek için. Böylece simyacı belli bir süreci Pelikan hali olarak tarif edip bunu da çeşitli yönlerini belki başka semboller kullanarak anlatır.
İkinci olarak bu kuşlar bir meditasyonun konusu olarak kullanılabilirler ve kişi böyle bir sembolü içsel olarak inşa ederek, ruhta simyasal-ruh sürecinin belli bir halinin esas deneyimiyle temasa geçer.
Şimdi bunlara ayrıntılarıyla bakalım. Bu kuşları çeşitli kaynaklarda ortaya çıktığı şu sırayla ele alalım: Kara Karga, Beyaz Kuğu, Tavus Kuşu, Pelikan, Anka. Bunlar varlığımızın içsel ruhani boyutuyla aşama aşama derinleşen içsel deneyiminin geliştirilmesine tekabül ederler.
KARA KARGA, bazen de Kuzgun, Ruh Simyasının Yüce Çalışmasının başlangıcıdır. Bu sembol, simyacının meditasyonda dış duyular dünyasından çekilip, başlangıçta kendini ruhun karanlık iç dünyası olarak gösteren içsel uzayla karşılaşmasının ilk aşamalarını anlatır. Bu süreç simya metinlerinde ayrıca kararma, nigredo tecrübesi olarak ve caput motuum, ölülerin başları veya başka bir simya resminde gösterildiği haliyle imbiğin içinde simyasal ölüm olarak, sık sık bir ölüm süreci şeklinde resmedilmiştir. Demek ki Kara Karga sembolünde bilinçte fiziksel duyuların dünyasından, bizi fiziksel bedene bağlayan sınırlamalarından dışarı atma anlatılır.
Sonraki aşama genellikle BEYAZ KUĞU ile gösterilir. Simyacı artık içsel alemi, sık sık gerçek aydınlanmayla karıştırılan ilk içsel ışımayla, ışık dolu olduğunu tecrübe etmeye başlamıştır. Bu durum sadece esiri alemle ilk karşılaşmadır ve birçok ruh için fiziksel duyusal tecrübeye kıyasla ezici bir deneyim olduğu için parlak beyaz ışık olarak tarif edilmiştir. Sima geleneğin bu durumu görerek söz konusu aşamayı Beyaz Kuğu olarak sembolize etmiştir. Kuğu nadiren uçtuğuna tanık olunan bir kuştur. O genellikle zarif bir biçimde bir ırmak veya nehirde yüzerken, suyun yüzeyinde dolaşırken görülür; ruhsal terimlerle bu, ruhun yüzeyinde, fizikselden esiri olana geçişte olmaktır.
TAVUS aşamasıyla simyacı, ilk başta renklerin sürekli yer değiştiren motiflerinden oluşur görünen astral alemin içsel deneyimine girer. Bu deneyim simyada sık sık çok yerinde bir imge olan tavus kuşunun muhteşem renk çeşitliliğine sahip kuyruğuyla sembolize edilir. Bu noktaya kadar simyacı varlığının daha önce bilincinde olmadığı yönlerini deneyimler: esiri kuvvetler ve astral beden. Simyacı başlangıç aşamasındaki Kara Karga haline bizzat girerek kendini bu deneyimlere açmış olsa da, şu ana kadar ki tecrübeler, esasen onun başına gelmiş tecrübelerdir, ancak bundan sonra ilerlemek için içsel varlığı üzerine çalışmak zorundadır.
Ruh kuvvetleriyle bu etkin çalışma PELİKAN kuşuyla kusursuz bir şekilde resmedilir. Pelikan gagasıyla kendi göğsünü yarıp yavrularını kendi kanıyla beslerken resmedilir. Simyacı kendi içsel varlığıyla bir tür fedakarlık ilişkisine girmelidir. İçindeki gelişmekte olan ruhani cenini kendi ruh kuvvetleriyle beslemelidir. Gerçek bir ruhani gelişme kat etmiş olan herkes bu deneyimi çok iyi bilir. Kişinin kendisi hakkındaki imgesi değişmeli, dönüşmeli, gelişmekte olan ruhani benliğe feda edilmelidir. Bu neredeyse değişmez bir biçimde acılı bir süreçtir ve kişinin içsel kaynaklarının sınar. Bundan eninde sonunda Pelikan deneyimiyle dönüşmüş olan ruhani benlik çıkacaktır. Pelikan bu spiritüel anlamda Mesih deneyiminin geçerli bir imgesidir ve ilk simyacılar tarafından bu şekilde kullanılmıştır.
ANKA kuşunda bu ruh gelişim sürecini tamamlar. Zümrüdü Anka aynı zamanda kendi mezarı olan yuvasını yapar ve onu yakarak kendini küle çevirir. Fakat yenilenerek küllerinden dirilir. Burada simyacının ruhanileşme deneyimini görüyoruz. O kendi varlığını öyle bütünselleştirmiştir ki artık varlığının temeli olarak fiziksel bedenine bağlı değildir. O artık ruhani olanın eminliğindedir, bu anlamda o Ruhani Benlik’e, Felsefe Taşı’na ulaşmıştır.
Bu şekilde Ruh Simyası sürecinin kaba hatlarını verebiliriz. Bu kuş sembolleri serisinde resmedildiği haliyle ruhun bütünleşmesi, arınması ve dönüşümü.
Tavus Kuşu kuyruğu bu sürecin merkezi deneyimi, astral bedenin gerçek bilincinden çıkan içsel dönüşüm anı. Ayrıca diğer aşamalarında birbirlerine ayna olduklarına dikkat edelim. Böylece Kara Karga ve Anka sürecin başlangıcı ve sonu olarak ilişkilidir, fakat daha derin bir anlamda her ikisi de ölüm süreciyle bağlantılıdır. Kara Karga aşamasının duyulara ölüşü eninde sonunda Anka ile sembolize edilen fizikselin ölüm sürecine galip gelmeye dönüşür. Ayrıca Beyaz Kuğu ile Pelikan arasında da bir karşılıklılık vardır. Beyaz Kuğu kişinin varlığında esiri kuvvetleri tecrübe etmesiyken, bu daha sonra bu hayat kuvvetlerinin bilinçli hakimiyetine ve dışsal ifadesine dönüşür.
Tavus Kuşu kuyruğu aşaması ” astral bedenin bilinçli tecrübesi” bu sürecin resmedilmesinde ayrık olarak dursa da, kimi simyacıların eserlerinde iki aşamalı olarak, Tavus Kuşuna kuyruğunda karar kılan bir ilk Kanatlı Ejderha aşaması. Astral bedenle ilk karşılaşmada bir kişinin varlığının olumsuz, çarpıtılmış yönü egemen olabilir, bu kanatlı ejderha olarak gösterilebilir. Fakat ruhun arınması yoluyla, astral bedenin eksiksiz güzelliği ve ihtişamı Tavus Kuşu’nun kuyruğunda ifşa olur.
Erken dönem simya metinlerinde (özellikle Rosarium Philosophorum adlı eserde) ruh simyasının bu resmi, daha fiziksel bir süreçle paralel gelişir. Böylece simyacının ruhani gelişimi fiili fiziksel operasyonla el ele gider ve bu kimi ayrıntıları yitirilmemiş olan bu operasyon, kapalı imbikte renk ve biçim değişikliğini içerir ki bu kuş sembolleriyle tarif edilen ruh simyasının içsel değişimleriyle eşbiçimli ilerler. Böylece elimizde kararma, beyazlaşma, hızlı renk değişimleri, çevrimsel damıtma aşaması ve nihai bir yüceltme içeren fiziksel değişim vardır. Modern simyanın görevinin bir parçası da bu fiziksel süreci keşfetmek ve onun sonuçlarını araştırmaktır.
Bu içeriği beğendiyseniz lütfen paylaşın
Simya eserlerinde adeta insanı şaşkınlığa sürükleyen çok sayıda hayvan sembolüyle karşılaşıyoruz: kızıl aslanlar, kartallar, erkek geyikler, tekboynuzlar, kanatlı ejderhalar ve yılanlar. İlk bakışta bu karmaşık sembolizm yığını biçimi bozuk ve karışık görünse de, bu sembollerin, kadim simyacıların ezoterik içeriklerini yansıtacak özel şekillerde kullandığı bir içsel tutarlığı mevcuttur. Bu makalede bu hayvan sembollerden özellikle birbirine çok yakın bir grubu, simyanın kuşlarını; simya sürecinin belli aşamalarını anlatan Kara Karga, Beyaz Kuğu, Tavus Kuşu, Pelikan ve Zümrüdü Ankayı inceleyeceğim. Hiç kuşkusuz bu sembollerin kesin ve değişmez anlamları olduğunu ima etmek yanlış olur. Simyacılar her zaman kullandıkları sembolleri bir bütünsellik içinde kullanırlar. Bu yüzden bütünsel bağlama, sembollerin durduğu arka plana bakmak gerekir, fakat kuşlar bu sırayla ortaya çıktıklarında aşağıdaki yorumun kullanılabileceği neredeyse kesindir.
İlk olarak sembollere genel olarak bakalım. Simyacılar neden kuşlarla sembolize etmek istedi? Kuşlarda esas olan şey, yaşama alanlarının hava elementi olması ve onların göksel alem ile yersel dünya arasında aracılık yapmalarıdır. Kuşların uçuşunu gözlemleyen simyacılar onlarda ruhani gelişimden geçen insan ruhunun bir resmini görmüşlerdir. Yukarı doğru yükselmek, yere bağlı bedenin sınırlamalarından kurtulup özgürce uçmak isteyen, göksel ışığı arayan ve meditasyondan sonra tekrar dünyevi bilince dönmek zorunda olan ruhu simyacılar kuşlarla sembolize etmiştir. Böylece simyadaki kuş sembolleri ruh Simyası’nın içsel deneyimlerini, ruhun yere ve fiziksel duyulara bağlı bedenden yükselişin içsel deneyimlerini yansıtırlar. Ruh simyasının meditasyonlarında ruhani dünyaya dokunur ve buradan bir şeyleri dışsal dünyaya getirir. Kuşlar semboller olarak fiziksel ve ruhani dünyalar arasında aracılık yapar, ruhun simya süreçlerindeki gelişimi sırasında karşılaştığı belli arketipsel deneyimleri yansıtırlar.
Bu semboller iki şekilde kullanılmışlardır.
İlk olarak bir metinde sürecin bir yönünü tarif etmek için. Böylece simyacı belli bir süreci Pelikan hali olarak tarif edip bunu da çeşitli yönlerini belki başka semboller kullanarak anlatır.
İkinci olarak bu kuşlar bir meditasyonun konusu olarak kullanılabilirler ve kişi böyle bir sembolü içsel olarak inşa ederek, ruhta simyasal-ruh sürecinin belli bir halinin esas deneyimiyle temasa geçer.
Şimdi bunlara ayrıntılarıyla bakalım. Bu kuşları çeşitli kaynaklarda ortaya çıktığı şu sırayla ele alalım: Kara Karga, Beyaz Kuğu, Tavus Kuşu, Pelikan, Anka. Bunlar varlığımızın içsel ruhani boyutuyla aşama aşama derinleşen içsel deneyiminin geliştirilmesine tekabül ederler.
KARA KARGA, bazen de Kuzgun, Ruh Simyasının Yüce Çalışmasının başlangıcıdır. Bu sembol, simyacının meditasyonda dış duyular dünyasından çekilip, başlangıçta kendini ruhun karanlık iç dünyası olarak gösteren içsel uzayla karşılaşmasının ilk aşamalarını anlatır. Bu süreç simya metinlerinde ayrıca kararma, nigredo tecrübesi olarak ve caput motuum, ölülerin başları veya başka bir simya resminde gösterildiği haliyle imbiğin içinde simyasal ölüm olarak, sık sık bir ölüm süreci şeklinde resmedilmiştir. Demek ki Kara Karga sembolünde bilinçte fiziksel duyuların dünyasından, bizi fiziksel bedene bağlayan sınırlamalarından dışarı atma anlatılır.
Sonraki aşama genellikle BEYAZ KUĞU ile gösterilir. Simyacı artık içsel alemi, sık sık gerçek aydınlanmayla karıştırılan ilk içsel ışımayla, ışık dolu olduğunu tecrübe etmeye başlamıştır. Bu durum sadece esiri alemle ilk karşılaşmadır ve birçok ruh için fiziksel duyusal tecrübeye kıyasla ezici bir deneyim olduğu için parlak beyaz ışık olarak tarif edilmiştir. Sima geleneğin bu durumu görerek söz konusu aşamayı Beyaz Kuğu olarak sembolize etmiştir. Kuğu nadiren uçtuğuna tanık olunan bir kuştur. O genellikle zarif bir biçimde bir ırmak veya nehirde yüzerken, suyun yüzeyinde dolaşırken görülür; ruhsal terimlerle bu, ruhun yüzeyinde, fizikselden esiri olana geçişte olmaktır.
TAVUS aşamasıyla simyacı, ilk başta renklerin sürekli yer değiştiren motiflerinden oluşur görünen astral alemin içsel deneyimine girer. Bu deneyim simyada sık sık çok yerinde bir imge olan tavus kuşunun muhteşem renk çeşitliliğine sahip kuyruğuyla sembolize edilir. Bu noktaya kadar simyacı varlığının daha önce bilincinde olmadığı yönlerini deneyimler: esiri kuvvetler ve astral beden. Simyacı başlangıç aşamasındaki Kara Karga haline bizzat girerek kendini bu deneyimlere açmış olsa da, şu ana kadar ki tecrübeler, esasen onun başına gelmiş tecrübelerdir, ancak bundan sonra ilerlemek için içsel varlığı üzerine çalışmak zorundadır.
Ruh kuvvetleriyle bu etkin çalışma PELİKAN kuşuyla kusursuz bir şekilde resmedilir. Pelikan gagasıyla kendi göğsünü yarıp yavrularını kendi kanıyla beslerken resmedilir. Simyacı kendi içsel varlığıyla bir tür fedakarlık ilişkisine girmelidir. İçindeki gelişmekte olan ruhani cenini kendi ruh kuvvetleriyle beslemelidir. Gerçek bir ruhani gelişme kat etmiş olan herkes bu deneyimi çok iyi bilir. Kişinin kendisi hakkındaki imgesi değişmeli, dönüşmeli, gelişmekte olan ruhani benliğe feda edilmelidir. Bu neredeyse değişmez bir biçimde acılı bir süreçtir ve kişinin içsel kaynaklarının sınar. Bundan eninde sonunda Pelikan deneyimiyle dönüşmüş olan ruhani benlik çıkacaktır. Pelikan bu spiritüel anlamda Mesih deneyiminin geçerli bir imgesidir ve ilk simyacılar tarafından bu şekilde kullanılmıştır.
ANKA kuşunda bu ruh gelişim sürecini tamamlar. Zümrüdü Anka aynı zamanda kendi mezarı olan yuvasını yapar ve onu yakarak kendini küle çevirir. Fakat yenilenerek küllerinden dirilir. Burada simyacının ruhanileşme deneyimini görüyoruz. O kendi varlığını öyle bütünselleştirmiştir ki artık varlığının temeli olarak fiziksel bedenine bağlı değildir. O artık ruhani olanın eminliğindedir, bu anlamda o Ruhani Benlik’e, Felsefe Taşı’na ulaşmıştır.
Bu şekilde Ruh Simyası sürecinin kaba hatlarını verebiliriz. Bu kuş sembolleri serisinde resmedildiği haliyle ruhun bütünleşmesi, arınması ve dönüşümü.
Tavus Kuşu kuyruğu bu sürecin merkezi deneyimi, astral bedenin gerçek bilincinden çıkan içsel dönüşüm anı. Ayrıca diğer aşamalarında birbirlerine ayna olduklarına dikkat edelim. Böylece Kara Karga ve Anka sürecin başlangıcı ve sonu olarak ilişkilidir, fakat daha derin bir anlamda her ikisi de ölüm süreciyle bağlantılıdır. Kara Karga aşamasının duyulara ölüşü eninde sonunda Anka ile sembolize edilen fizikselin ölüm sürecine galip gelmeye dönüşür. Ayrıca Beyaz Kuğu ile Pelikan arasında da bir karşılıklılık vardır. Beyaz Kuğu kişinin varlığında esiri kuvvetleri tecrübe etmesiyken, bu daha sonra bu hayat kuvvetlerinin bilinçli hakimiyetine ve dışsal ifadesine dönüşür.
Tavus Kuşu kuyruğu aşaması ” astral bedenin bilinçli tecrübesi” bu sürecin resmedilmesinde ayrık olarak dursa da, kimi simyacıların eserlerinde iki aşamalı olarak, Tavus Kuşuna kuyruğunda karar kılan bir ilk Kanatlı Ejderha aşaması. Astral bedenle ilk karşılaşmada bir kişinin varlığının olumsuz, çarpıtılmış yönü egemen olabilir, bu kanatlı ejderha olarak gösterilebilir. Fakat ruhun arınması yoluyla, astral bedenin eksiksiz güzelliği ve ihtişamı Tavus Kuşu’nun kuyruğunda ifşa olur.
Erken dönem simya metinlerinde (özellikle Rosarium Philosophorum adlı eserde) ruh simyasının bu resmi, daha fiziksel bir süreçle paralel gelişir. Böylece simyacının ruhani gelişimi fiili fiziksel operasyonla el ele gider ve bu kimi ayrıntıları yitirilmemiş olan bu operasyon, kapalı imbikte renk ve biçim değişikliğini içerir ki bu kuş sembolleriyle tarif edilen ruh simyasının içsel değişimleriyle eşbiçimli ilerler. Böylece elimizde kararma, beyazlaşma, hızlı renk değişimleri, çevrimsel damıtma aşaması ve nihai bir yüceltme içeren fiziksel değişim vardır. Modern simyanın görevinin bir parçası da bu fiziksel süreci keşfetmek ve onun sonuçlarını araştırmaktır.
Bu içeriği beğendiyseniz lütfen paylaşın
Yorumlar
Yorum Gönder