İnisiyasyon ve Ezoterizm, Okultizm Nedir?
Sözlü, yazılı vâsıtalarla tarihin derinliklerinden günümüze dek ulaşmış ve hâlen de farklı kimliklerde uygulanmakta olan okült bilimler, gizem örtüsü altında pek çok toplumları etkilemiştir. Esâsında günümüz biliminin de temellerini oluşturan okültist uygulamalar, 20. yüzyılın pozitivist ve materyalist görüşlerine rağmen günümüzde hemen tüm ileri seviyeli bilim adamlarının (özellikle fizikçilerin) ilgi odağı haline gelmiştir.
Okültizm, spiritüalizm, metapsişik ve ezoterik nitelikteki tüm manevi ekoller esas olarak şu ilkede bütünleşirler: "Görünen, görünmeyenin tezahürüdür."
Her şeyin kökenindeki temel hakikat budur. Bu ilkeden hareketle "görünen"den yola çıkarak, "görünmeyen" esas güce, ana sebebe doğru uzanmaya çalışmaktadırlar.
Eflatun'un "idea"ları, Jung'un "arşetip"leri ve daha pek çokları bu görünmeyen ilkeleri ifade etmektedirler. İnsanlık var oldu olalı eşyanın gerçek mahiyeti ve özü hakkında bir bilgiye, bir esasa ulaşabilmek için çabalayıp durmuştur. Aynı zamanda kendi hakkında da aynı arayışı sürdürmüştür. Çünkü insan da, bedeni itibâriyle eşyalar âlemine dâhîl bir varlıktır. Ancak insanda bir başka yön mevcuttur ki, bu, eşyanın geçici süreçlerine tabi olmayıp ona hakim olan şuûr sahibi bir varlık olmasıdır. İşte bu varlığa "rûh" ismi verilmiştir. Maddeyi kullanan, onu yeniden şekillendiren, dağıtan, toplayan ve canlılığı meydana getiren Ruh'un şuurlu etkisidir.
Eskilerin "bekâ" dedikleri süreklilik, nihâî kozmik güç olan rûh enerjisi ile mümkün olabilmektedir. İşte bu yüzden "insan, eşyanın mahiyetini arıyorum derken, kendi gerçeği ile yüz yüze gelecektir".
Temel hakikatler, hiçbir zaman değişmemiştir ve değişmeyecektir. Nasıl ki henüz yeni keşfedebildiğimiz pek çok şey potansiyel olarak her zaman mevcutsa, keşfedeceklerimiz için de aynı şey geçerlidir. Öyleyse değişen nedir? Değişen ve gelişen, insanın şuûrudur, nüfûz edebilme yeteneğidir. Bu, geliştikçe; önümüzde yeni yeni imkânlar açılmakta ve ufkumuz, genişlediği oranda bizden uzaklaşarak kaybolmaktadır. Bu durumda insanın ebedi faaliyeti, bilgi, bilgi uygulaması ve yeniden bilgi olacaktır.
Bu bilgilerin derlenmesinde yararlanılan başlıca kaynak, Okültizm'in Balzac'ı olarak da nitelenen büyük araştırmacı, Fransız okültisti Papus'ün eserleridir. Papus'ün asıl adı, Dr. Gerard Encausse'dir ve eserlerinde bu takma adı kullanmıştır. Kendisi, 1865-1916 yılları arasında yaşamış, bu konuda insanlığa çok yararlı eserler bırakmıştır. Bu uygulama ve bilgileri daha başka isimler altında her devirde bulabilmek mümkündür. Ancak biz, kitapta bu bağlantılardan ziyade Okültizm'in kendi terminolojisi ve bilgi sistemi içerisinde kalmayı tercih ettik.
Sadece bir iki noktayı, kitabın sonuna eklediğimiz "Açıklayıcı Notlar"la pekiştirmek istedik. Elinizdeki bu ikinci baskıda, Papus'ün "Reenkarnasyon" adlı eserinden özetlediğimiz bir bölümü de, Reenkarnasyon konusuna okült bir bakış açısı sağlaması bakımından kitabımıza ekledik. Bu mütevâzû çalışmanın çok daha geniş araştırmalar için teşvik edici olmasını umarız.
Okültizm'in temel prensiplerini ve uygulamalarını incelemeden önce, bu bilgilerin kaynaklarını ve bunların nasıl bir eğitim sistemi içerisinde nesilden nesile aktarıldığını kısaca gözden geçirmek yararlı olacaktır.
İnisiyasyon ve Ezoterizm
İnisiyasyon kelimesi, kök olarak Latince "initiatio"dan gelir. Fransızca'da ve İngilizce'de "initiation" olarak geçer. Osmanlıca karşılığı "tedris, irşat"; Türkçe anlamı ise "öğretme, doğru yolu gösterme" şeklindedir.
İnsanlık tarihi boyunca oluşmuş birtakım eski gelenekler vardır. Bunlar, genellikle ezoterik (içrek, gizli) yapıdadırlar. İnisiyasyon; bu ezoterik bilgilerin, bunları öğrenmeye talip olanlara, yani "inisiye"lere, "inisiyatör"ler tarafından birtakım özel şartlara bağlı olmak kaydıyla aktarıldığı merkezlerdeki eğitim biçimidir.
Bu eğitimin ezoterik olması, bilinenlerin herkese açıklanmamasını gerektirmektedir. Pek çok şeyler gizli tutulur, herkese söylenmez. Bunlar ancak bu eğitimi alabilmeye layık olan sınırlı sayıda kişiye (inisiyeler) açıklanır. Bu, ana prensiplerden biridir. İnisiyasyon, sadece bazı sırların öğretilmesinde izlenen yöntemlerden, merasimlerden ibaret değildir. İnisiyatör, inisiyeyi gayet kontrollü bir şekilde yetiştirir. Ona belirli uygulamaları yaptırır, birtakım imtihanlardan geçirir. Kişilerin bu imtihanlar sırasında yaşamış oldukları haletler de, inisiyasyonu meydana getirmektedir.
İnisiyatik öğretilerde temel olarak üç esas konu vardır: Tanrı, İnsan, Doğa. Diğer tüm konular bunlar arasındaki ilişkilerin derecelerinin ve niteliklerinin araştırılmasıdır.
Ezoterizm Nedir?
Ezoterizmin Osmanlıca karşılığı "Bâtınîlik"tir. Bâtın; iç yüz, içteki anlamındadır. Bunun Türkçe karşılığı "içreklik" sözcüğüdür. "Ezoterik", "içrek" demektir. Bu sözcük "içte kalan, saklı" anlamına gelir. "Ezoterik bilgiler" denildiği zaman, herkese açıklanmayan, ancak belli eğitimlerden geçip o bilgileri almaya hak kazanmış kişilere verilen bilgiler kastedilmektedir.
Ezoterizm ile İnisiyasyon arasındaki ilişkiye gelecek olursak şunları söyleyebiliriz: İnisiyasyon, ezoterik bilgilerin bir mürşit (yol gösterici) tarafından müritlere (öğrencilere) belirli bir program dahilinde aktarılıp uygulatılmasıdır. Bu inisiyasyonu hakkıyla tamamlayabilen müritler de daha sonra mürşit olacaklardır.
Şimdi bir de ezoterizmin tersi olan "Egzoterizm" kavramını ve konumuzla bağlantısını ele alalım. Egzoterizmin Türkçe karşılığı "dışrak", Osmanlıca karşılığı ise "hâricî"dir. Egzoterik bilgiler, inisiyasyonların herkesçe bilinebilen, sıradan başlangıç bilgileri olmaktadır. Zaten tüm inisiyasyonlarda öğrenci, eğitime önce "Egzoterik" bilgilerle başlayıp, zaman içerisinde göstermiş olduğu samimi çabalarına göre yükselerek daha derin, ezoterik bilgileri almaya hak kazanırdı.
Bu yüzden pek çok tarikâtlerde kişiler, hâricî ve Bâtınî olarak ikiye ayrılmaktadırlar. Yani dışrak ve içrek. Batıni olanlar, hakîkâti daha yakından sezip kavramış olanlardır. Hâricî olanlar ise, henüz o hakîkâte temas etmemiş, ama onu elde etme yolunda çalışanlardan oluşur. Bu öğrenim şekli, yaşamın hemen hemen tüm alanlarında karşımıza çıkar. Bu ayrım, anlayış farklılıklarından doğmaktadır. Herkesin zihin seviyesi ve anlayış yeteneği farklı olduğundan, ezoterik bilgiler ancak onları anlayıp insanlığın hayrına kullanabilecek kişilere verilmekteydi.
İçinde yaşadığımız çağda artık elbette böyle bir durum söz konusu değildir. Eski zamanlarda mabetlerde büyük bir gizlilikle öğretilen ezoterik ve okült bilgiler, artık herkesin ulaşabileceği kitapların sayfalarında yer almaktadır. Çünkü insanlığın ortalama seviyesi o devirlere göre çok yükselmiştir.
Tarihte İnisiyasyonlar
Eski Yunan'da dinler, ezoterik mahiyetteydiler. Yani o dine mensup olanlar, o dine ait bilgileri saklamak zorundaydılar. Bunlar üyelerini özel bir inisiyasyona tabi tutarlar ve onların evrimini hızlandırmak maksadıyla belli bir hiyerarşiyi göz önünde tutarak bazı sırları açıklarlardı.
Yunan dini mitolojik bir dindi. Mitolojik olaylar, kahramanlar ve ilâhlar... Bunların kendi aralarında ve insanlarla olan ilişkileri, doğaya olan etkileri, mitolojik efsanelerle hikaye edilmiştir. Bu, işin dışrak, yani Egzoterik yönüdür. Halk bu olaylardan kendi anlayış seviyesine göre bir anlam çıkaracaktır. Halbuki işin bir de ezoterik yönü vardır. İşte bunları da o devrin büyük inisiyasyon merkezleri incelemiş ve bu bilgileri inisiyelere aktarmışlardır.
Eski Yunan'da yapılan bu ezoterik çalışmalar, günümüze kadar ulaşmış pek çok inisiyatik bilginin kaynağını oluşturması bakımından önemlidir. Çünkü bunlar Mısır kökenlidir. Mısır'da yapılan ezoterik çalışmalar tüm Yunan'ı etkilemiştir. Örneğin büyük inisiye Pisagor tam 22 yıl Mısır'da, 16 yıl da Pers ülkesinde inisiyasyon hayatı geçirdikten sonra döndüğünde kendi mezhebini kurarak, öğretisini aktarmıştır. Zaten bir inisiyenin en büyük özelliği, öğrendiklerini kendinde saklamaması, uygun zaman ve mekanda, uygun kişilere bunu aktararak bilginin devamını sağlamasıdır. Aksi takdirde o bilgi, kendisiyle birlikte gömülür gider. Halbuki öbür türlü, insanlıkla birlikte var olmuş o eski geleneğin aktarılmak suretiyle devamı sağlanmakta ve bunu yapan inisiye de o zincirin bir halkası haline gelmektedir.
Ezoterizm ve Egzoterizm, yani iç yüz ve dış yüz meselesi hemen hemen bütün dinler için geçerlidir. Bütün büyük dinlerin daima biri harici (şekli ibadetler, törenler, hikâyeler, şeriatlar vs.) diğeri gizli (öze ait gerçek bilgiler ve ilkeler) olmak üzere iki yüzleri olmuştur. Birinci yüzü şekil veya harf, diğer yüzü ise ruh oluşturmuştur. Derin anlam, maddesel sembolün altında yatmaktadır. Dinleri dış görünüşleri yönünden incelemeye kalkmak, bir insanın ruhsal değeri hakkında kılığına kıyafetine bakarak fikir yürütmek gibi bir şeydir. Onları iyi tanımak için, bunları hazırlayan ve amaçlarını oluşturan temel düşünceyi tam kavramak; mitlerin ve dogmaların içinden, bunlara güç ve hayat veren yaratıcı prensibi çekip su yüzüne çıkarmak gereklidir. İşte ancak o zaman üstün ve değişmez nitelikli tek doktrin gözler önüne serilebilecektir. Tüm dinlerin, ezoterik ve okült öğretilerin temelinde aynı gerçekler yatmaktadır. Bu gerçekler zamanın ve ortamın ihtiyaçlarına göre farklı kaplarda sunulsalar da, öz olarak aynı gerçekleri ifade etmektedirler.
Tüm bu anlatılanlardan sonra vurgulamak istediğimiz esas nokta şudur: Ezoterizm, Okültizm, Teozofi, spiritüalizm vs... Bu bilgi sistemlerinin hepsi de özünde aynı gerçekleri taşıyan bir öğretinin zamana ve ortamın şartlarına göre farklı biçimlerde ifadelerinden ibarettir. Çünkü tüm bunların hepsinin ardında yatan gerçek, ruh varlığı ve onun ebediliği meselesidir. Temel gerçek budur. Çünkü görünen görünmeyen her şey ruhun eseridir ve her şey onun tezahürüdür.
Ezoterik ve okült bilgileri ve uygulamaları dünyanın yalnızca belirli bölgelerinde ya da belirli uluslarında görmemekteyiz. Gelmiş geçmiş tüm topluluklarda, Amerika'dan Uzak Doğu'ya kadar her bölgede böyle bilgilere rastlamaktayız. Çünkü nasıl Güneş, her yeri aydınlatıyorsa, bilgi de bir şekilde her yere ulaşmıştır. İnsanlık, hiçbir zaman, hiçbir yerde yalnız bırakılmamış, dâimâ bilgi almıştır.
Okültizm Nedir?
Okültizm kelimesinin Türkçe karşılığı "gizlibilim, gizlicilik" olarak ifâde edilmektedir. Gizli bilimler denilince, eski geleneğin devamını sağlayan ezoterik (Bâtınî) doktrin anlaşılmaktadır.
Okültizm'in daha iyi anlaşılabilmesi için, onun nasıl oluştuğunun bilinmesinde yarar vardır. Geçmiş zamanların büyük düşünürleri, fikirlerini mükemmelleştirmek amacıyla, dünyamızda doğmuş büyük uygarlıklardan ve özellikle de Eski Mısır gizemlerinden büyük ölçüde yararlanmışlardır. Bu antik çağ uygarlıklarında bilim, başlıca iki ana kısma ayrılırdı:
1- Fiillere dayanan maddi kısım;
2- Prensiplere dayanan fikri kısım.
Bu ikisi arasında birinden diğerine geçiş niteliğinde sayısal bir kısım vardı ki, bu da "Kanunlar"a dayanırdı.
Görülüyor ki, her bilimin bir fizik, bir metafizik ve bir de matematik kısmı vardır. Metafizik kısım olmadan, bilim, ölü şeylerin sayılması olurdu. Metafizik, tüm bilimlerin canlandırıcı rûhu idi. Buna karşılık fizik kısım da olmasaydı, bu kez fikri kısım sadece hayâlî bir safhâda kalır, dünyaya uygun bir bilgi haline gelemezdi.
Bu üç unsura da sahip olan bilim, gerçek bilimdi. Buna EKSİKSİZ BİLİM, TAM BİLİM denirdi. Tez (fizik), antitez (metafizik) ve sentez (matematik), TAM BİLİM'i meydana getiren üç ana unsurdu.
Fizik ve metafizik akımların kullanılması, ancak sentez ile mümkün olabilmekte ve bu da, uzun ve zorlu bir çalışmayı gerektirmekteydi. Mabetlerdeki gizli mistik çalışmalar sayesinde elde edilebilen bir zihin dinamizmi, bu çalışmalar için elzemdi.
Barbarların istilâsını takip eden devirlerde, Batı dünyasının Orta Çağ gizemciliği boyunca süregelmiş ağır tempolu zihinsel gelişimi, en sonunda selameti, her problemi bu üç cepheden inceleyen eski sentezlere başvurmakta buldu.
İstanbul'un Osmanlıların eline geçmesi, bu çağı kapadı. Araplar da Batı alemine yayılmaya başladılar.
15. ve 16. yüzyıllarda bir kısım bilim merkezleri, okullar, çalışmaların fizik tarafına yöneldiler. Çünkü bu onlara hem daha kullanışlı geliyor, hem de daha az yorucu ve kısa bir çalışma gerektiriyordu. Böylece, insanlığa ait tüm bilimlerin tüm kollarında ayrılıklar baş gösterdi. Fikri kısım teolojik öğretim merkezlerine çekilirken, maddî kısım da, tıp üniversitelerinin ve bilim ekollerinin malı oldu.
Zamanla, gerçek çalışmaların ve yüksek bilgilerin tümü, KÜLT BİLİMLER adı altında karanlığa itildi. Okült bilimler, "müspet" (pozitif) olarak adlandırılan tüm bilimlerin gerçek prensiplerini ve bütün felsefesini kendinde saklamaktadır. Ve ne zaman ki, bu sözü geçen bilimler -ki aslında gerçek bilimin kırıntılarıdır- kendilerini bütünlemek ihtiyacı duyacaklar, o zaman kendi esaslarını okült ve ezoterik bilimlerde aramak zorunda kalacaklardır.
Bilimlerin iki bölümü arasındaki bu ayrılık toplumlarca da benimsendikten sonra, resmi öğretinin yanı sıra daima bir gizli öğreti de nesilden nesile, inisiye toplulukları tarafından aktarıldı. Bu gizli öğretinin gayretleri, eski TAM BİLİM'in yeniden kurulması yönündeydi ki, bu da "sentez"den kaynaklanıyordu.
Mabetlerin en gizli bölümlerinde saklı tutulan bu "sentez", bilimlerin açığa vurulmayan gerçeklerini kendi bünyesinde bulunduruyor ve prensipleri saklamaya yarayan işaretler ve hiyerogliflerle ifâde ediliyordu. Okültizm, müspet bilimlerin yerini alıcı değil, onları tamamlayıcıdır. Büyük sayıda fenomenin teori ve pratiğine sahiptir. Kabala uygulamaları, Maji, alşimi (simya) ve astroloji bu çalışmaların başlıcalarıdır.
Okült çalışmalarda eski geleneklerin öğrenilmesi ve öğretilmesi esastır. Bu gelenek ve bilgiler başlıca üç esasa dayanmaktadır:
1-Tek Tanrı fikri.
2-Tekrar doğuş.
3-Tekamül.
Bu esaslar üzerine inşa edilmiş inceleme ve araştırma konuları şöyle sıralanabilir:
1. Ölüm ötesinde ve berisinde ne vardır?
2. Nereden gelip nereye gidiyoruz?
3. Bu dünyadaki hayat tarzımız ne olmalıdır?
4. Bunun için makul bir ölçü var mıdır?
5. Kendi kendimizi ıslah edebilir miyiz?
6. Doğa kuvvetlerinden yararlanmayı nasıl başarırız?
7. Ölüm ötesi alemlerin yasaları nelerdir?
Okültizm bu soruların en doğru ve kesin cevaplarını verdiğini asla iddia etmez. Bu bir çalışma aracıdır, bir inceleme vasıtasıdır ve eğer hoca talebelerine mutlak gerçeği yakaladıklarını söylüyorsa, bu sadece ve sadece kibir mahsulü boş bir aldatmacadan ibarettir. Okültizm, genelde içimizde doğan bazı soruların çözümünü gösterir. Bu soruların neler olduğunu yukarıda görmüştük. Elde edilen sonuçlar, daima yoğun ve derinlemesine bir deney ve gözlemin sonucu olmalıdır ve bunların, mutlak gerçeğin ta kendisi olduğu hiçbir zaman iddia edilmemelidir. Bu aşamada, okültizmi iki safhada ele alabiliriz:
1- Geleneklerin temelini oluşturan "değişmez kısım", ki, buna, hangi çağda yaşamış ve hangi köke bağlı olursa olsun, tüm hermetistlerin yazılarında rastlanır.
2- Okültistin, tamamen kendi özel araştırma ve yorumlarına dayanan "kişisel kısım".
Değişmez kısmı da üç ana noktada inceleyebiliriz:
1- Evrenin tüm planlarında mevcut fiilin esası olan "Üçlü Birlik" (Tri Ünite-Trinite) Kanunu'nun varlığı.
2- Görünen ve görünmeyen evrenin tüm kısımlarını birbirine sıkıca bağlayan "ilişkiler"in varlığı.
3- Görünür alemin ikiz kopyası olan ve varlığının başlıca temelini teşkîl eden "görünmez âlem"in varlığı. Bu kısımda, kâinatta mevcut görünmez varlıklar, doğadaki ve insandaki okült güçler ve astral alem ile ilgili ezoterik bilgiler ele alınmaktadır.
Konumuza bir giriş şeklinde olan bu bölümü noktalarken, Okültizm'in 3 ana esâsını şöyle sıralayabiliriz:
1-Tanrı, İlkeler koymuştur.
2-Doğadaki tüm olaylar, bu İlâhî İlkeler dâhilinde meydana gelir.
3- İnsan, doğadaki olaylarla İlâhî İlkeler arasındaki orantıları (sayıları) tanımaya çalışarak yasaları araştırır.
Okultizm, Tarih Boyunca Gizli Bilimler kitabından alınmıştır.
🔻 Daha Fazlası İçin 🔻
Türkiye'nin ilk parapsikoloji mobil uygulaması çıktı ! Şuanda İngilizce ve Türkçe olarak hizmet vermektedir. Yüzlerce içerikleriyle şimdi Play Store'da. İçindekiler : Parapsikoloji , psikoloji , şifalı bitkiler ve taşlar nedir ? Ne işe yararlar ? , mitoloji ve daha fazlası için aşağıdaki linkten tıklayarak indirebilirsiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder