Kızılderili Ve Türk Efsanelerinde Kurt Totemi
Kızılderili Ve Türk Efsanelerinde Kurt Totemi
Kızılderili (yazar Hindu/Hintli kelimesini kullanıyor) ve Türk Efsanelerinde Kurt Totemi 'Mitosların Uygarlaşma ve İnsanlaşma Süreci'
Bazı dillerde (Sümer,Elam), Avesta’da Türk kökenli kelimelerin olması, dünyanın bazı halklarının dünya görüşü, mitoloji, folklor ve dini abidelerinde Türk soylu suje, şahıs ve motiflerin mevcutluğu zamanla kabul edilmeye başlanmıştır.(1)
Orta Çağ’da ve belki de daha eski devirlerde iskandinavların kafkas’dan göç etmeleri ve onların Kafkas kökenli Asırlarla, İskitlerle ve ProtoTürk kökenli halklarla akraba olmaları hakkında da ilginç fikirler öne sürülmüş ve araştırmalar yapılmıştır.(2) Tüm bu meseleler hala tam olarak araştırılmamıştır. Onların esaslı araştırması Türk halklarının kökeni eski tarihi ile onların köklerinin açılmasında yeni sahifeler açacaktır.
Bilindiği gibi, son devirlerde dünyanın birkaç öncü Türkoloğu Amerika yerlileri ile Türk haklarının kökünün bağlılığı hakkında ilginç fikirler söylemişlerdi. Bazı yerli kabilelerinin dünya görüşünde, dini düşüncelerinde, efsane ve folklorunda, adet ve ananelerinde Türklerle fazlası ile uygunluklar görmüşlerdir. Amerika kıtasında yaşayan yerlilerin Türk soylu olması fikrini söyleyenler de vardır.
Amerika yerlileri ile eski Türklerin etnik akrabalığı ve yahut da bu haklar arasında olabilecek kültürel manevi ahenklerin mümkünlüğü fazla ciddi ilmi bir problemdir ve ünlü araştırmacılardan Otto Rerığ, akademik A.Karımullin, Ahmet Ali arslan, Alısa Nicat ve birkaç araştırmacı bu problemle alakalı ilginç fikirler söylemiş ve değerli eserler yazmışlardır.(3)
Tüm bunlara rağmen, ele alınan konu hala tam, gerekli seviyede açılmamış olup, bunun geniş, kompleks, şekilde araştırılmasına ihtiyaç vardır. Öyle ki, etnograflar, etimoloji ile uğraşanlar, linguistler, kurtologlar, folklorşinaslar 5 farklı anketle bu meseleyi araştırdılar.
Anlaşıldığı gibi, günümüze kadar yerlilerin edebiyatı, kültürü, folkloru tam olarak araştırılmamıştır. Aynı zamanda bellidir ki XIX. asrın önlerinden başlayarak birkaç ünlü Amerikalı yazar, alim batı dünyası için maceralı karakter taşıyan Kızılderili edebiyatını, kültürünü öğrenmeye çalışmışlar ve bu onların bedii edebiyatına yansımıştır, araştırmacılar için bunların büyük önemi vardır.
Eski yerli kültüründe inşa etmek, bu alanda birkaç kavramlık misallere aydınlık getirmek için onların tarih boyu dünyanın hangi halkları ile alakada, iletişimde oldukları izlenilmelidir. Araştırmacılar söyle bir sonuca vardılar ki Kızılderililer Sibirya’dan, Alaska’dan ve merkezi Asya’dan geçerek Amerika kıtasına gelmişlerdir. Bu onların Eskimoslarla alakadar olduğunu gösterir. Bu fikirlerin dairesinde birkaç tutarlı delil alıp araştırmayı amaç edindik. Bunun için ilk sırada kızılderililer ve Türklerin dünya görüşlerinde bulanan genel faktörleri almam lazımdır. Bu problemin açılmasında totem ve tabu esas rolü oynayabilir.
Hemen mesele ile alakadar ilim aleminde eskiden ispat olunmuş faktörlerden biri ondan ibarettir ki, eski Türklerde şamancılığıyla yanaşı, toteizm de güçlü olmuştur. Birkaç abidede, mes, tulu-kuşu, gaba-ağaç, kurt yüzü mübarek olur ve (kitabı-dede-korkut) bunu gözlemek olur. Eski Türk halklarının abidelerinde at, yılan kaplumbağa, kurt ve kartal vardır.
Tüm bu totem ve tabular içerisinde kurt ve köpek-it, konusu önemli yer tutar. Şöyle ki, hem eski Türklerde, hem de eski yerlilerde kurda inam gücü olmuştur. Çeşitli durumlarda çeşitli kabile ve tayfalar arasında totemler değiştikleri halde kurt daha derin kök salmış, yüksek mevki tutmuştur. Bu da kendi sırasında eski Türk halklarının cedlerinin kurttan üremesi inancından doğuyor. Bu konuya bağlı eski Çin ve Türk kaynaklarında değerli bilgiler var.
Geçen yüzyılda büyük Rus alimi ve seyyahı N.Y. Biçuri’nin Çin’e araştırma seyahatleri zamanı topladığı kaynaklardan Türklerin kurt’tan türemesi konusunu gözlenmiştir. O ömrünün yirmi yılından fazlasını hasr ettiği araştırmalarından birinde der ki; ’Türkyuk evinin cedleri batı denizinin batısında yaşıyor ve tek bir toplum oluşturuyorlar. Bu aşna denilen kunn evinin dolu olmasıydı. sonraları bu nesil komşu hükümdar tarafından yenildi ve tamamen kökü kesildi. Onlardan yalnız 10 yaşlı ile bir oğlan sağ kaldı. Yaşı küçük olduğu için askerler ona acıdılar, kollarını ve ayaklarını kesip onu bir göle attılar. Dişi kurt oğlanı buldu ve onu etle besledi. Hükümdar duydu ki, oğlan yaşıyor, oğlanı bulup öldürmesi için adam gönderdi. Gelen adamlar oğlanın yanında dişi kurt göndüler. O zaman, Çin rivayetinde değinildiği gibi, bu dişi kurt batı denizinin doğusundaki Qao-Çan’ın kuzey batısında olan dağlarda göründü. Dişi kurt burada sığınak buldu ve oğlandan on çocuğu oldu ve onlar da büyüdükten sonra evlendiler ve çocukları oldu. Sonradan her biri kendi neslini oluşturdu.(4)
N.Y. Biçuri’nin Çin kaynaklarında bulduğu birkaç tür abidelerinde bu gözlenmiştir. Türk araştırmacılarında da bu meseleye geniş yer verilmiştir. Bazı ilk Avrupa halklarının folklor ve rivayetlerinin kökleri Asya-Troya kaynaklarına, böylece de Türk-Hun kaynaklarına dayanır. Kabileler iki yere ayrılırlar, yanan ateşin etrafında dans eder ve kutsal ruha teşekkürlerini ifade ederler. (5)
Kızılderili folklorunu araştıran ünlü Rus alimi A.V. Vaşşenko yazar ki: ‘İnsan-kurtlar doğu ve kuzeye doğru ilerlediler’ veyahut ‘görünür, hemen o insan kurtlar Mogikanlardı. Ona göre kurtlar onların totemi idi.’ (6) Yerlilerin çok ünlü folklor örneği sayılan ‘Vallamolum’ poemasında da kurdun adı çekilir. ‘Vaviahtanların adasında güçlü kurt vardı ve o kabilenin başı idi.’ (7) Beyaz kurdun babaları ile kartalın babaları uzun zaman balıkla zengin olan suların yanında yerleştiler.’(8) ‘Kuzey, güney ve doğunun adamlarını getirdiler. Daha sonra ilk avcılar, rehberler, şamanlar ve onların karıları, kızları, köpekleri geldi.’ (9) Yerli masal ve efsanelerinde de kurtlarla bağlı fazla ilginç örnekleri var.
‘Kara kurt herşeyi anladı. tayfanın adamları avdan döndüğünde büyük bir ateş yaktılar ve et kızardığında halkına yeni bir dans öğretti. Şimdi tüm Dakota tayfasının oynadığı ve kara kurta şöhret kazandıran bu yeni dans ‘onların dansı’ydı. (10) ''... o ansızın kımıldamadan oturmuş. Gri kurt'la karşılaştı.
Kurt dedi ki: Ben kutsal dağların bekçisiyim. Seni daha yukarılara götüreceğim'' (11) ‘Gri kurt’ yolda yalnız başına giderdi. Kuyruğunu sallayıp, gözünü sahibinden çekmeden köpek de onun arkasında sürünürdü’ (12) gözlenmişti.
Şöyle ki, hususi ile roma efsanelerinde bu mesele açık-aydın görünür: ‘Efsaneye göre, Latin şehirlerinin birinin padişahı kendi kardeşi kızının ikiz doğmuş iki oğlunu-konulu ve kemi tibr çayına atmayı emr etmişmiş. O korkuyordu ki, çocuklar büyüdükten sonra onu tahttan mahrum ederler. Çocuklar kurtulurlar. Bir dişi kurt onları kendi sütüyle büyütür. Roma da Kapitoli Tepesine kurt heykeli koyulmuştur. (13)
Troya-Roma çizgisinin gelişimiyle bağlı ünlü kazak şairi O. Süleymasnov’un da ilginç fikirleri vardır.(14) Büyük Hun imparatoru Atilla’nın kurt’tan yaranması hakkında Avrupa’da da rivayetler olmuştur.
O. Süleymanov’un araştırmalarında da da bununla ilgili değerli delillere rastlıyoruz. Sujenin Macar varyantı İtalyanlara da malum oldu. A.N. Vslelovkski’nin kitaba dahil ettiği İtalyan rivayetlere göre kendi kızını Bizans taht-tacının veliahtı ile evlendirmeyi kararlaştıran Macar kralı kızı tecavüzlerden korumak için geçici olarak kaleye koyar. Kralın beklemediği bir iş olur. Şehzade kız onunla birlikte kulede olan köpekten çocuğa hamile kalır ve Atilla doğar.
Bu bilgiye uygun olarak, İtalyan ikonografiyası Hun hükümdarını köpek kulaklı tasvir ediyordu. A.N. Vselovski’nin yazdığına göre, İtalyan rahibleri ‘önceleri (kururk) fahri olduğu için dikkati çekmeyen bir şeyi ‘Atilla’ya kabahat tutmuşlar. Rahibler Attila’nın simasında köpekbaşların devamcısı Yecuc Mecucu görüyorlardı. Zaman geçtikçe, köpek hakkında hayaller değişir ve bazı tayfalarda bu fahri yeri kurt tutar.
Çin araştırmacılarının malumatlarına göre eski Türklerin bayrağında kurt başı şekli varmış. Düşünülür ki, bu bayrağı Avrupalılar görmüşler.’ (15) Erken orta çağ’da da bir sıra İskandinav haklarının, hususiyle, İrlanda ve İslandalıların folklor örneklerinde kurt totemi büyük yer tutuyor. Bu da kendi heybetinde İskandinavların Kafkas’dan göç etmesi menşece Assar ve İskitlilere bağlı olması fikrini bir daha ispatladı.’ (16)
‘Kuhilin’ destanında evin köpeğinin öldürülmesinin imkansız olması motifi var. ‘Büyük Edda’, ‘Küçük Edda’ (17) destanında , hem de Snorri Sturluso’nun diğer eserlerinde belirtildiği gibi eski Türklerin Troya'dan göç etmesi’ ve Avrupa’da yurt salması hususiyle dikkati çeken misallerden biridir.
S.Sturluson’nun ve sonraki devirlerde yaşayan diğer araştırmacıların eserlerinde denildiği gibi, eski Türk kabilelerinde kendi sırasıyla Kafkas’dan Altay’a Avrupa’ya ve Amerika’ya göç ettiler. Öyle ki, kurt toteminin eski Türk İskandinav, Roma, Avrupa halkları yanı sıra Eskimo kabileleri arasında da yayılması tesadüfi değildir ve bu eski ile alakalı olmuştur.
Bazı yerli kabilelerinin inamları (bazıları yok), Türk dini ve dünya görüşüne daha çok bağlıdır. Ünlü Türk tarihçisi B. Ögel’in Hunların bir dini merasimi ile ilgili verdiği malumat dikkati çekiyor. (18) ‘Önceleri köpeği iyice beslerler. Köpek şişmanladıktan sonra onun boynuna renkli ip bağlarlar. Ölünün ruhunun ona kurban edilen köpek tarafından korunacağına inanırlar.’ (19)
Bu adet aynıyla İrokez kabilesinde de var: ‘Birinci gün köpeğin boğulması törenidir. Bunun için en sağlıklı ve beyaz köpek bulunur. Beyaz renk-İrokezler için temiz ve iman sembolüdür. Köpeği boğdukları zaman, eyere bir damla kan düşmemesi ve köpeğin kemiklerinin kırılmamasına çalışılırdı. Köpeğin boynuna beyaz renkli ip bağlanırdı. bu bir saadet, itibar sembolüydü. Aynı zamanda köpeği çok istekli süslüyorlardı ve bunu kendileri için hayırlı bir iş sanıyorlardı. Süslenmiş köpek cesedini yerden sekiz lut yükseklikte sütundan asıyorlardı. Ceset beş gün gece-gündüz sütunda asılı duruyordu. Beşinci gün sabahı onu yakmak için indiriyorlardı. Dört kabile iki köpek yakıyorlardı. cesetleri yaktıkları zaman hemen hemen herkes ağlardı.
XIV. asrın Amerikalı şairi ve kızılderili folklorunun güzel bilicisi, H. Longfelleo’nun da yaratıcılığında kurtla bağlı misale rastlanır. Onun yerli hayatından bahseden ünlü poeması ‘hayavata hakkında nağme’ eserinde kurt derisinden olan şehirli torbadan konuşma gelir.
Kurt derisinin torbasını açıp, ordan önce bir cam çıkarttı, sonra bir-bir çıktı çöle bu torbadan pogasenin fikurları:bir çift yılan, bir çift yaya! (20)
Belki de bu kutsal torba-yani kurt derisinden dikilmiş bu eşya yer küresinin kendisidir. Yer küresi kutsal olduğu için kurt derisinden dikilmiş torbaya benzetiyorlardı.
XX. asır Amerika edebiyatında ünlü yeri olan yazarlardan biri de Jack London’dur. Kurt totemi ile bağlı onun da yaratıcılığında ilginç misaller vardır. ‘Cedlerin Silahı’ adlı eseri buna örnek olabilir. (21) U. Folkner’de de kurta bağlı dikkati çeken deliller var. ‘Tam üç gün duum batıya gidemiyordu, diyordu ki ‘ben atımı görüyorum.’ (22)
Yerlileri gömerken onun köpeğini de kendi ile birlikte gömüyorlardı. Bu ise köpeğin sahibine vefalı olduğunu gösteriyordu. Bütün bu söylenenlerden söyle sonuca geliyoruz ki, dünya halklarının sonuncu etnogenezini ortaya çıkarmak için birkaç antropolojik cihetin yanı sıra, aynı zamanda tesaffütü ve dini dünya görüşlerinin de önemi vardı.
-Alıntıdır.
Kızılderili (yazar Hindu/Hintli kelimesini kullanıyor) ve Türk Efsanelerinde Kurt Totemi 'Mitosların Uygarlaşma ve İnsanlaşma Süreci'
Bazı dillerde (Sümer,Elam), Avesta’da Türk kökenli kelimelerin olması, dünyanın bazı halklarının dünya görüşü, mitoloji, folklor ve dini abidelerinde Türk soylu suje, şahıs ve motiflerin mevcutluğu zamanla kabul edilmeye başlanmıştır.(1)
Orta Çağ’da ve belki de daha eski devirlerde iskandinavların kafkas’dan göç etmeleri ve onların Kafkas kökenli Asırlarla, İskitlerle ve ProtoTürk kökenli halklarla akraba olmaları hakkında da ilginç fikirler öne sürülmüş ve araştırmalar yapılmıştır.(2) Tüm bu meseleler hala tam olarak araştırılmamıştır. Onların esaslı araştırması Türk halklarının kökeni eski tarihi ile onların köklerinin açılmasında yeni sahifeler açacaktır.
Bilindiği gibi, son devirlerde dünyanın birkaç öncü Türkoloğu Amerika yerlileri ile Türk haklarının kökünün bağlılığı hakkında ilginç fikirler söylemişlerdi. Bazı yerli kabilelerinin dünya görüşünde, dini düşüncelerinde, efsane ve folklorunda, adet ve ananelerinde Türklerle fazlası ile uygunluklar görmüşlerdir. Amerika kıtasında yaşayan yerlilerin Türk soylu olması fikrini söyleyenler de vardır.
Amerika yerlileri ile eski Türklerin etnik akrabalığı ve yahut da bu haklar arasında olabilecek kültürel manevi ahenklerin mümkünlüğü fazla ciddi ilmi bir problemdir ve ünlü araştırmacılardan Otto Rerığ, akademik A.Karımullin, Ahmet Ali arslan, Alısa Nicat ve birkaç araştırmacı bu problemle alakalı ilginç fikirler söylemiş ve değerli eserler yazmışlardır.(3)
Tüm bunlara rağmen, ele alınan konu hala tam, gerekli seviyede açılmamış olup, bunun geniş, kompleks, şekilde araştırılmasına ihtiyaç vardır. Öyle ki, etnograflar, etimoloji ile uğraşanlar, linguistler, kurtologlar, folklorşinaslar 5 farklı anketle bu meseleyi araştırdılar.
Anlaşıldığı gibi, günümüze kadar yerlilerin edebiyatı, kültürü, folkloru tam olarak araştırılmamıştır. Aynı zamanda bellidir ki XIX. asrın önlerinden başlayarak birkaç ünlü Amerikalı yazar, alim batı dünyası için maceralı karakter taşıyan Kızılderili edebiyatını, kültürünü öğrenmeye çalışmışlar ve bu onların bedii edebiyatına yansımıştır, araştırmacılar için bunların büyük önemi vardır.
Eski yerli kültüründe inşa etmek, bu alanda birkaç kavramlık misallere aydınlık getirmek için onların tarih boyu dünyanın hangi halkları ile alakada, iletişimde oldukları izlenilmelidir. Araştırmacılar söyle bir sonuca vardılar ki Kızılderililer Sibirya’dan, Alaska’dan ve merkezi Asya’dan geçerek Amerika kıtasına gelmişlerdir. Bu onların Eskimoslarla alakadar olduğunu gösterir. Bu fikirlerin dairesinde birkaç tutarlı delil alıp araştırmayı amaç edindik. Bunun için ilk sırada kızılderililer ve Türklerin dünya görüşlerinde bulanan genel faktörleri almam lazımdır. Bu problemin açılmasında totem ve tabu esas rolü oynayabilir.
Hemen mesele ile alakadar ilim aleminde eskiden ispat olunmuş faktörlerden biri ondan ibarettir ki, eski Türklerde şamancılığıyla yanaşı, toteizm de güçlü olmuştur. Birkaç abidede, mes, tulu-kuşu, gaba-ağaç, kurt yüzü mübarek olur ve (kitabı-dede-korkut) bunu gözlemek olur. Eski Türk halklarının abidelerinde at, yılan kaplumbağa, kurt ve kartal vardır.
Tüm bu totem ve tabular içerisinde kurt ve köpek-it, konusu önemli yer tutar. Şöyle ki, hem eski Türklerde, hem de eski yerlilerde kurda inam gücü olmuştur. Çeşitli durumlarda çeşitli kabile ve tayfalar arasında totemler değiştikleri halde kurt daha derin kök salmış, yüksek mevki tutmuştur. Bu da kendi sırasında eski Türk halklarının cedlerinin kurttan üremesi inancından doğuyor. Bu konuya bağlı eski Çin ve Türk kaynaklarında değerli bilgiler var.
Geçen yüzyılda büyük Rus alimi ve seyyahı N.Y. Biçuri’nin Çin’e araştırma seyahatleri zamanı topladığı kaynaklardan Türklerin kurt’tan türemesi konusunu gözlenmiştir. O ömrünün yirmi yılından fazlasını hasr ettiği araştırmalarından birinde der ki; ’Türkyuk evinin cedleri batı denizinin batısında yaşıyor ve tek bir toplum oluşturuyorlar. Bu aşna denilen kunn evinin dolu olmasıydı. sonraları bu nesil komşu hükümdar tarafından yenildi ve tamamen kökü kesildi. Onlardan yalnız 10 yaşlı ile bir oğlan sağ kaldı. Yaşı küçük olduğu için askerler ona acıdılar, kollarını ve ayaklarını kesip onu bir göle attılar. Dişi kurt oğlanı buldu ve onu etle besledi. Hükümdar duydu ki, oğlan yaşıyor, oğlanı bulup öldürmesi için adam gönderdi. Gelen adamlar oğlanın yanında dişi kurt göndüler. O zaman, Çin rivayetinde değinildiği gibi, bu dişi kurt batı denizinin doğusundaki Qao-Çan’ın kuzey batısında olan dağlarda göründü. Dişi kurt burada sığınak buldu ve oğlandan on çocuğu oldu ve onlar da büyüdükten sonra evlendiler ve çocukları oldu. Sonradan her biri kendi neslini oluşturdu.(4)
N.Y. Biçuri’nin Çin kaynaklarında bulduğu birkaç tür abidelerinde bu gözlenmiştir. Türk araştırmacılarında da bu meseleye geniş yer verilmiştir. Bazı ilk Avrupa halklarının folklor ve rivayetlerinin kökleri Asya-Troya kaynaklarına, böylece de Türk-Hun kaynaklarına dayanır. Kabileler iki yere ayrılırlar, yanan ateşin etrafında dans eder ve kutsal ruha teşekkürlerini ifade ederler. (5)
Kızılderili folklorunu araştıran ünlü Rus alimi A.V. Vaşşenko yazar ki: ‘İnsan-kurtlar doğu ve kuzeye doğru ilerlediler’ veyahut ‘görünür, hemen o insan kurtlar Mogikanlardı. Ona göre kurtlar onların totemi idi.’ (6) Yerlilerin çok ünlü folklor örneği sayılan ‘Vallamolum’ poemasında da kurdun adı çekilir. ‘Vaviahtanların adasında güçlü kurt vardı ve o kabilenin başı idi.’ (7) Beyaz kurdun babaları ile kartalın babaları uzun zaman balıkla zengin olan suların yanında yerleştiler.’(8) ‘Kuzey, güney ve doğunun adamlarını getirdiler. Daha sonra ilk avcılar, rehberler, şamanlar ve onların karıları, kızları, köpekleri geldi.’ (9) Yerli masal ve efsanelerinde de kurtlarla bağlı fazla ilginç örnekleri var.
‘Kara kurt herşeyi anladı. tayfanın adamları avdan döndüğünde büyük bir ateş yaktılar ve et kızardığında halkına yeni bir dans öğretti. Şimdi tüm Dakota tayfasının oynadığı ve kara kurta şöhret kazandıran bu yeni dans ‘onların dansı’ydı. (10) ''... o ansızın kımıldamadan oturmuş. Gri kurt'la karşılaştı.
Kurt dedi ki: Ben kutsal dağların bekçisiyim. Seni daha yukarılara götüreceğim'' (11) ‘Gri kurt’ yolda yalnız başına giderdi. Kuyruğunu sallayıp, gözünü sahibinden çekmeden köpek de onun arkasında sürünürdü’ (12) gözlenmişti.
Şöyle ki, hususi ile roma efsanelerinde bu mesele açık-aydın görünür: ‘Efsaneye göre, Latin şehirlerinin birinin padişahı kendi kardeşi kızının ikiz doğmuş iki oğlunu-konulu ve kemi tibr çayına atmayı emr etmişmiş. O korkuyordu ki, çocuklar büyüdükten sonra onu tahttan mahrum ederler. Çocuklar kurtulurlar. Bir dişi kurt onları kendi sütüyle büyütür. Roma da Kapitoli Tepesine kurt heykeli koyulmuştur. (13)
Troya-Roma çizgisinin gelişimiyle bağlı ünlü kazak şairi O. Süleymasnov’un da ilginç fikirleri vardır.(14) Büyük Hun imparatoru Atilla’nın kurt’tan yaranması hakkında Avrupa’da da rivayetler olmuştur.
O. Süleymanov’un araştırmalarında da da bununla ilgili değerli delillere rastlıyoruz. Sujenin Macar varyantı İtalyanlara da malum oldu. A.N. Vslelovkski’nin kitaba dahil ettiği İtalyan rivayetlere göre kendi kızını Bizans taht-tacının veliahtı ile evlendirmeyi kararlaştıran Macar kralı kızı tecavüzlerden korumak için geçici olarak kaleye koyar. Kralın beklemediği bir iş olur. Şehzade kız onunla birlikte kulede olan köpekten çocuğa hamile kalır ve Atilla doğar.
Bu bilgiye uygun olarak, İtalyan ikonografiyası Hun hükümdarını köpek kulaklı tasvir ediyordu. A.N. Vselovski’nin yazdığına göre, İtalyan rahibleri ‘önceleri (kururk) fahri olduğu için dikkati çekmeyen bir şeyi ‘Atilla’ya kabahat tutmuşlar. Rahibler Attila’nın simasında köpekbaşların devamcısı Yecuc Mecucu görüyorlardı. Zaman geçtikçe, köpek hakkında hayaller değişir ve bazı tayfalarda bu fahri yeri kurt tutar.
Çin araştırmacılarının malumatlarına göre eski Türklerin bayrağında kurt başı şekli varmış. Düşünülür ki, bu bayrağı Avrupalılar görmüşler.’ (15) Erken orta çağ’da da bir sıra İskandinav haklarının, hususiyle, İrlanda ve İslandalıların folklor örneklerinde kurt totemi büyük yer tutuyor. Bu da kendi heybetinde İskandinavların Kafkas’dan göç etmesi menşece Assar ve İskitlilere bağlı olması fikrini bir daha ispatladı.’ (16)
‘Kuhilin’ destanında evin köpeğinin öldürülmesinin imkansız olması motifi var. ‘Büyük Edda’, ‘Küçük Edda’ (17) destanında , hem de Snorri Sturluso’nun diğer eserlerinde belirtildiği gibi eski Türklerin Troya'dan göç etmesi’ ve Avrupa’da yurt salması hususiyle dikkati çeken misallerden biridir.
S.Sturluson’nun ve sonraki devirlerde yaşayan diğer araştırmacıların eserlerinde denildiği gibi, eski Türk kabilelerinde kendi sırasıyla Kafkas’dan Altay’a Avrupa’ya ve Amerika’ya göç ettiler. Öyle ki, kurt toteminin eski Türk İskandinav, Roma, Avrupa halkları yanı sıra Eskimo kabileleri arasında da yayılması tesadüfi değildir ve bu eski ile alakalı olmuştur.
Bazı yerli kabilelerinin inamları (bazıları yok), Türk dini ve dünya görüşüne daha çok bağlıdır. Ünlü Türk tarihçisi B. Ögel’in Hunların bir dini merasimi ile ilgili verdiği malumat dikkati çekiyor. (18) ‘Önceleri köpeği iyice beslerler. Köpek şişmanladıktan sonra onun boynuna renkli ip bağlarlar. Ölünün ruhunun ona kurban edilen köpek tarafından korunacağına inanırlar.’ (19)
Bu adet aynıyla İrokez kabilesinde de var: ‘Birinci gün köpeğin boğulması törenidir. Bunun için en sağlıklı ve beyaz köpek bulunur. Beyaz renk-İrokezler için temiz ve iman sembolüdür. Köpeği boğdukları zaman, eyere bir damla kan düşmemesi ve köpeğin kemiklerinin kırılmamasına çalışılırdı. Köpeğin boynuna beyaz renkli ip bağlanırdı. bu bir saadet, itibar sembolüydü. Aynı zamanda köpeği çok istekli süslüyorlardı ve bunu kendileri için hayırlı bir iş sanıyorlardı. Süslenmiş köpek cesedini yerden sekiz lut yükseklikte sütundan asıyorlardı. Ceset beş gün gece-gündüz sütunda asılı duruyordu. Beşinci gün sabahı onu yakmak için indiriyorlardı. Dört kabile iki köpek yakıyorlardı. cesetleri yaktıkları zaman hemen hemen herkes ağlardı.
XIV. asrın Amerikalı şairi ve kızılderili folklorunun güzel bilicisi, H. Longfelleo’nun da yaratıcılığında kurtla bağlı misale rastlanır. Onun yerli hayatından bahseden ünlü poeması ‘hayavata hakkında nağme’ eserinde kurt derisinden olan şehirli torbadan konuşma gelir.
Kurt derisinin torbasını açıp, ordan önce bir cam çıkarttı, sonra bir-bir çıktı çöle bu torbadan pogasenin fikurları:bir çift yılan, bir çift yaya! (20)
Belki de bu kutsal torba-yani kurt derisinden dikilmiş bu eşya yer küresinin kendisidir. Yer küresi kutsal olduğu için kurt derisinden dikilmiş torbaya benzetiyorlardı.
XX. asır Amerika edebiyatında ünlü yeri olan yazarlardan biri de Jack London’dur. Kurt totemi ile bağlı onun da yaratıcılığında ilginç misaller vardır. ‘Cedlerin Silahı’ adlı eseri buna örnek olabilir. (21) U. Folkner’de de kurta bağlı dikkati çeken deliller var. ‘Tam üç gün duum batıya gidemiyordu, diyordu ki ‘ben atımı görüyorum.’ (22)
Yerlileri gömerken onun köpeğini de kendi ile birlikte gömüyorlardı. Bu ise köpeğin sahibine vefalı olduğunu gösteriyordu. Bütün bu söylenenlerden söyle sonuca geliyoruz ki, dünya halklarının sonuncu etnogenezini ortaya çıkarmak için birkaç antropolojik cihetin yanı sıra, aynı zamanda tesaffütü ve dini dünya görüşlerinin de önemi vardı.
-Alıntıdır.
🔻 Daha Fazlası İçin 🔻
Türkiye'nin ilk parapsikoloji mobil uygulaması çıktı ! Şuanda İngilizce ve Türkçe olarak hizmet vermektedir. Yüzlerce içerikleriyle şimdi Play Store'da. İçindekiler : Parapsikoloji , psikoloji , şifalı bitkiler ve taşlar nedir ? Ne işe yararlar ? , mitoloji ve daha fazlası için aşağıdaki linkten tıklayarak indirebilirsiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder